Selda Geliroğlu

Verdiği Kilo
45

115 kilodan 70 kiloya düşerek, tam 45 kilo fazlalıktan kurtulan Selda Geliroğlu, “Şimdi daha hızlı yürüyebiliyor, merdivenleri soluk soluğa kalmadan çıkabiliyor, çocuğumla çok daha rahat oynayabiliyor, kıyafet alışverişine gönül rahatlığıyla çıkabiliyorum…” diyor.

Mesleği öğretmenlik olan Selda Geliroğlu, “Hayatımın her döneminde fazla kilolu olmanın üzüntüsü ile yaşadım” diyerek başlıyor sözlerine. Yaygın kanının aksine çok yediği için değil, düzensiz ve sağlıksız beslendiği için kilo alıyordu ama kendisi bile farkında değildi. Ta ki Park Sima Sağlıklı Zayıflama Polikliniği’ne başvurana kadar.

Sabah kahvaltısız güne başlayan, eve geldiği akşamüzeri saatlerine kadar da ağzına tek bir lokma bile koymayan Geliroğlu, ana ve ara öğünleri ile besleyici ve doyurucu mönülerle hem sağlıklı beslendi hem de 45 kilo vermeyi başardı. Selda Geliroğlu başarı öyküsünü şöyle anlattı :

Hep kiloluydum ancak doğumdan sonra vermem gereken kilolar daha da arttı. Çözüm arayışındaydım. İnternette tesadüfen Park Sima’yı buldum. Kilo vermiş insanların öykülerini okuduktan sonra “Ben de yapabilirim herhalde” diye düşündüm. Ama hayaldi. Daha sonra eşimle konuştum, o da destekledi beni. İlk görüşmede hiçbir rahatsızlığım olmadığını düşünürken “insülin direnci” ve “reaktif hipolisemi” rahatsızlıklarım olduğunu da öğrendim. Hayatıma sağlıklıyım diye devam ederken bu bir şok oldu tabii… Şişmanlığım rahatsızlığıma dayanıyordu ve rahatsızlığım da kilo almamı tetikliyordu. Tam bir kısırdöngüye girmiştim… Sonrasında hem bu hastalığımın tedavisi hem de bana özel planlanan bir diyet listesiyle yolculuğumuz başladı. Bunları yersem herhalde başka bir şey yememe hiç gerek kalmaz, hatta bunları yiyemem diye düşündüm. O kadar güzel verilmişti ki her şey ve saatler bana göre ayarlanmıştı. Kalkış saatim, öğle tatilim ne zaman, akşam kaçta yatıyorum gibi sorulardan sonra beslenme programım oluşturuldu. O yüzden uyum sağlamam çok zor olmadı.

“Kendime yaptığım en büyük kötülük kahvaltı alışkanlığımın olmamasıydı. Sabah evden kahvaltı yapmadan çıkar, Saat 16’ya kadar da hiçbir şey yemezdim. Ama eve gelip ilk lokmayı ağzıma attıktan sonra kendimi durduramıyordum” diyen Selda Geliroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Yeni programımda, evden çıkmadan hemen önce bir bardak süt ve yarım paket diyet büskivi ile da kahvaltı yapabileceğim söylendi. Dolayısıyla uymakta çok zorlanmadım. Şöyle zorlandım aslında, yemeği evde ben yapıyorum, eşim ve çocuğum da var. Eskiden dışarıdan getirterek geçiştirdiğimiz çok oluyordu, bunu yapmamaya çalıştım. Daha çok kendim hazırladım listeye göre. İlk bir ayda 8 kilo verdim, tabii ki bunun içinde ödem de vardı ama bu beni çok motive etti. “Demek ki verilebiliyormuş” dedim. Aynı şekilde devam ettik, zaman zaman listeler ve saatler değişti. Örneğin yaz tatilinde yeni bir ayarlama yapıldı. Diyetisyenlerim hep aynı şeyi söylediler: Haftada bir kilo olmak kaydıyla ayda 4 kilo vermek en sağlıklısı. Ondan sonra hep bu şekilde gitti ve en çok hoşuma giden de vücut analiz ölçümleri oldu. Kilo veriyordum ama bu kilo kastan mı gitti, su kaybı mı oldu, yoksa yağlar mı gitti konusu da çok önemli. Önemli olan yağdan vermek. Vücut analizi ile bunu görme şansım oldu ve hep yağdan gitti fazlalıklar.

Aç kaldınız mı? şeklindeki bir soruyu, “Hiç aç kalmadım, hatta fazla geldiğini söyledim zaman zaman. “Akşam ara öğünümü yemesem olur mu?” diye sorduğum bile oldu” diyerek yanıtlayan Geliroğlu, bir yandan da reaktif hipoglisemi ve insülin direnci tedavisinin de devam ettiğini belirtti, “Hem diyetime uydum hem de ilaçlarımı düzenli kullandım. Başarımın sırrı burada. Ben eskiden deli gibi tatlı yerdim ve bunu tatlıyı sevmeme, iştahıma bağlardım. Büyük bir paket çikolata veya 10’lik çikolatalı bisküvinin 10’unu da bir anda yiyebilen bir yapıya sahiptim. Böyle yememin sebebi rahatsızlığımmış meğer. İlaçların bunu da düzenleyeceğini öğrendim. İlaç zayıflama ilacı gibi algılanmamalı kesinlikle ama bu tatlı krizlerini ve iştah patlamalarını önlediği için dolaylı yoldan zayıflamaya katkı sağlıyor” dedi.

İNSÜLİN DİRENCİ VE REAKTİF HİPOGLİSEMİ ZAYIFLAMANIN ÖNÜNDE NASIL BİR ENGEL OLARAK DURUYOR?

DİYETİSYEN ESRA ARAN:

Çoğu kişide şu anda bu sendrom mevcut. Tamamen kişinin yanlış beslenmesinden kaynaklanan bir durum. Genetik yatkınlığın da etkisi var tabii ki. Genel olarak yemek yemeyi seven bir toplumuz ve yemeğin ardından tatlı ve meyve faslı başlıyor. Böyle bir beslenme tarzına devam ettikten belirli bir zamandan sonra problemler oluşabiliyor.

Diyelim kendinizde insülin direnci olup olmadığını bilmiyorsunuz. Bir meyve yediğinizde önce kendinizi çok iyi hissedersiniz. Ama aradan 10-15 dakika geçtikten sonra kan şekeriniz düşmeye başlar. Kan şekeriniz düşünce de tercihiniz yine bir meyve, bir bisküvi, bir çikolata olacaktır. Bu bir kısırdöngüdür ve her defasında sürekli bir acıkma hissi ile baş başa kalırsınız. Bu besinler hücre içerisine giriş yapamadığı, hücre dışında kaldığı için karın çevresinde yağlanma ve simit görünümü ortaya çıkar. Bu da hem sizin yağlanmanıza hem de kandaki şeker seviyesindeki kontrolün tamamen ortadan kalkmasına neden olur. İnsülin direnci kilo vermede bir problem. Tedavi edilmezse de kilo verebilmeniz mümkün değil.

REAKTİF HİPOGLİSEMİSİ VE İNSÜLİN DİRENCİ OLANLAR, TEDAVİ OLMADAN DİYETE UYUM SAĞLAYAMIYOR MU?

GÜLŞEN ALTIN:

Hem sağlayamıyorlar hem de diyelim ki kişi çok zorlanarak da olsa uyum sağladı ve kilo vermek için günlük kalori alımını 900-1000 kalori ile sınırladı ki bunu yapmaması lazım. Bu kişilerin bile bu şekilde kilo verebilmesi mümkün değil. Bir de kötü olan, bu kişilerin bir beslenme uzmanına, bir doktora başvurmadan sağlıksız yöntemlerle kilo vermeye çalışması. Bu durum zaten bozuk olan mekanizmanın daha da bozulmasına sebep oluyor.

GÜNLÜK KALORİ ALIMININ HANGİ SINIRIN ALTINA DÜŞMEMESİ GEREKİYOR?

Aslında herkesin metabolizma hızı; yaşa, cinsiyete, vücuttaki kas oranına göre birbirinden farklı. O yüzden ortalama belli bir sınır vermek doğru değil. Ancak 800/900 kalorilik diyetler çok düşük kalorili diyetlerdir ve vücutta asit oranının artmasına sebep olurlar. Açlık mekanizmasını harekete geçirirler ve vücutta yağ depolanmasını artırırlar. Çünkü vücut kendini korumaya alır ve her aldığınız gıdayı yağa çevirmeye başlar. Bu diyetler ilk etapta kas ve su kaybına, dolayısıyla yalancı bir kilo kaybına sebep olur ama arkasından bir miktar beslenmenizi değiştirdiğiniz anda kilo alırsınız. Çünkü metabolizmanızı yavaşlatırlar. O yüzden herkes kendi kişisel özelliklerine, yaşam tarzına, hareketliliğine göre bir beslenme programı tercih etmelidir. Bunu da en doğru şekilde beslenme uzmanları ayarlayacaktır

DOĞRU FORMÜL

Gülşen Altın: Ortalama bir rakam vermek gerekirse, kilo vermek için günlük diyetin toplam kalorisinin kabaca bayanlarda 1200-1500, erkeklerde 1800-2000 arası olması gerekir diyebiliriz. Ayrıca kişide reaktif hipoglisemi veya insülin direnci varsa, kalori miktarının kesinlikle çok düşürülmemesi gerekiyor. Hatta bu kişilere kalori bir miktar daha fazla kalori verilebiliyor ki karbonhidrat metabolizması daha rahat çalışabilsin. Kısıtladığımız andan itibaren daha çok kıtlık sendromuna giriyor vücut. Zaten mekanizma bozuk, en ufak bir yanlış gıda alımında vücut kıtlık sendromuna giriyor. Bu nedenle özellikle bu kişilerin çok düzenli öğün alması gerekiyor. Diyelim ki totalde 1500 kalorilik bir programı var kişinin, öğünleri çok iyi ayarlamalı. İki öğüne bunu yaydı, mümkün değil kiloyu veremez. Yani tek başına kalori değil olay. Öğünleri güne yaymak, vücudun ihtiyacına göre doğru zaman diliminde beslenmek… Kimi insan bir sabah çok yer, bir de akşam. Öğlen bütün gün metabolizma yine depolama eğilimli çalışıyor. Çünkü gerisi gelmeyecek diye düşünüyor.

Aslında genetiğimiz kilo vermeye programlı değil. Şifrelerimiz “yağ depola” mantığıyla çalışıyor. Şifremiz böyle maalesef. Bu nedenle kilo vermek için doğru kalori miktarını, öğünleri düzenleyerek almak gerekiyor. Doğru formül şu: Neyi, ne zaman, ne kadar ve ne ile yiyeceğini bilmek.

DİYET PARMAK İZİ GİBİ KİŞİYE ÖZEL

Eskiden saat 16’ya kadar tek bir lokma yemeyen bir insan olarak, yeni beslenme programında daha çok yemeye başladığını kaydeden Selda Geliroğlu, “Ara ve ana öğünlerim vardı artık ve yiyordum. Kuşluk, öğle yemeği, okuldan çıkmadan önce yine küçük bir atıştırma… Hatta öğretmen arkadaşlarım başlarda “Bu kadar çok yiyerek nasıl zayıflamayı düşünüyorsun?” diyorlardı. Kilo vermeye başlayınca şaşırdılar ve demek ki işin püf noktası buymuş dediler” dedi. Geliroğlu, ‘Piyasada pek çok diyet listesi var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?’ sorusuna ise “Piyasada her yıl moda olan, her yıl yenilerinin de ekleneceğine emin olduğum pek çok diyet listesi var. Bu kaçınılmaz bir şey. Oysa diyetin parmak izi gibi kişiye özel olması gerekir. Dolayısıyla bu listelerin herkese uygun olmasının imkanı yok. Bilgi almak anlamında yararlansınlar. Buna bir itirazımız yok. Ama 20-30 kiloyu bu şekilde vermeye çalışmakla kendilerine zarar verirler. Hiç denemesinler” şeklinde uyarıda bulundu.

Geliroğlu, ‘Diyet sırasında tatlı isteği oldu mu?’ şeklindeki soruya da “Listenize uyduğunuz sürece doymuş hissediyorsunuz ve çok oralı olmuyorsunuz. Ama şunu çok hissettim mesela öğle yemeğini geçiştirirsem veya çok az yersem, birkaç saat sonra çok acıkıp tatlı yemek istediğim oldu. Bu krizleri önlemek için öğünlerin ve ara öğünlerin hakkını vermek gerekiyor” yanıtını verdi.

Bu Yazılar Dikkatinizi Çekebilir

error: Böyle bir işlem geçersiz kılındı!